Karanlığı yırtıp, aydınlıklara çıkmak istediğimiz zamanlar olmuştur. Herkes bir kurtarıcı arar hayatında, bu kurtarıcın içimizde yaşayan çocuk olduğunu anladığımız zamanda arayışlarımızdan vazgeçeriz. Çocuğun ruhunu beslemeye başlarız. O içimizdeki umudun simgesidir. İçimizdeki karanlık, merkezdeki bir çocuğun gülümsemesiyle yavaş adımlarla aydınlığa dönüşmeye başlar . İlk önce emekler çocuk, konuşmaya çalışır anlamsız sesler çıkarır. Ağzından çıkan ilk kelime : ‘özgürlük’ olur.
6 milyar insanın içinde bulamadığımız rehberin, içimizde yaşayan küçük yaramaz bir çocuk olduğunu anladığımız an, kendimize gömülürüz. Çocuğun cebinde bilyeleri vardır, elinde rüzgara karşı uçurtma. Bilyelerini paylaştırır sevdiklerine, çok itinalıdır bunu yaparken ve çok cimri. Bir yanılgıyla yanlış birine vermişse bilyesini, cayar geride alır çocuk. Sonra uçurtmasını salar gökyüzüne, seyre dalar mavi gözleriyle. Birden bırakır uçurtmayı elinden. ipe tutsak 3 çıtalı bir naylon parçasını seyretmekten sıkılmıştır. Gözleri o an uçan bir kuş görür; beyaz bir kargadır bu, onun her an nereye uçacağını bilemediği için zevkle seyretmeye başlar, beyaz karga döner başında. ilk kez görmüştür ve büyülenmiştir. Bir gün seyreder, bir hafta seyreder, üç ay seyreder ama çocuk bu sıkılmaya başlamıştır. Ve bir gün gökyüzünde iki farklı kuş görür, biri beyaz bir güvercin, diğeri kara bir karga’dır. eskidende tanıdığı kuşlardır bunlar. Kara kargaya öfkeyle bakar ama yinede beyaz kargayı seyretmekten daha zevkli gelmiştir. Beyaz güvercinse ona huzur verir, onu da seyreder. Bir gün, iki gün, üç gün seyreder bu kuşları . Çocuk tekrar sıkılmaya başlamıştır . Beyaz karga gelir aklına , her yere bakar, her yerde arar ama bulamaz. Anlamıştır ki çocuk beyaz karga gitmiştir. Onu büyülü gözlerle seyredecek başka çocuklar bulmaya