TERZİDEKİ EMANET ÜZÜM
sabit ince tərəfindən "Digər yazılar" bolməsinə 23:02 01 fevral 2015 tarixində əlavə olunmuşdur

TERZİDEKİ EMANET ÜZÜMÜM
Nevşehir'in bir kasabasında yaşıyordu. İşi terzilikti. Bu zamanda hala terziler var mıydı? İş yapabiliyorlar mıydı? İşleri nasıldı hep merak ediyordum. Aradığım birini sormak için terzinin kapısında oturan birkaç kişiye yaklaştım, selam verdim ve aradığım kişiyi sordum. Sonradan Terzi Mustafa bey olduğunu öğrendiğim kişi nazikce ve misafirperverlikle ayağa kalkıp, buyrun oturun belki buralara şimdi gelir diyerekten beni şevk ve işhatla aralarına oturmaya davet etti.
Severdim böyle davetleri, hele davet eden insan bunu iştah ve zevkle yapıyor, ağız uçu ile değil yürekten istiyorsa.. Nasıl dayanırım? Peki deyip oturdum. Oradan buradan sohbet ederken, çayımız geldi, afiyetle yudumladım.
Mustafa bey hoş, güngörmüş, bilgili, meraklı ve bir yandan da hemen içeri davet ederek bir taraftan da makinasını tıkırdatıp işini de yapıyor, benim sorularıma da cevap veriyordu. Epey konuştuk, başka insanlar geldi. Ahbap olduk Mustafa bey ile. O yörenin üzüm ve pekmezi pek meşhurdu. Aklıma geldi, gelmişken biraz kuru üzüm ve üç-beş kilo pekmez alayım diye geçti içimden. Soruverdim Mustafa beye. İyi kuru üzüm ve pekmez bulabilir miyiz, diye. Yok bu sene üzüm iyi olmadı ama bulabilirim senin için dedi. Yok zahmet etme filan dedim ise de artık onu bir görev kabul etmiş, üstünden emir almış bir asker edası ve sorumluluğu ile Kayseri'de damadı olduğunu, yakında oraya gideceğini ve gelirken bana getireceğini söylediğinde, biraz utandım, yok ben bugün dönerken kendim götürürüm dedim ise de ne mümkün. Telefonumu ve adımı filan o not defterine yazdıktan sonra aradığım kişi de gelmişti.
Teşekkür edip ayrıldım Mustafa beyden. Ha işini de sordum bu arada, nasıl diye. Şikayeti yoktu, onun için pek eski ile bir fark yoktu. Halen elbise diktirenler vardı ve geçiniyordu. Sevindim tabii yok olan meslekler adına.
Antalya da bir davete gidecektim, hazırlanıyordum. Telefonum çaldı, Mustafa beydi arayan. O nazik ve kibar ifadeleriyle selam kelamdan sonra geldiğini, üzümü getirdiğini söyledi. Ama iki ayağım bir papuca girmişti. Ne yapacaktım şimdi, bitireceğim işler vardı ve akşam otobüs ile Antalya'ya hareket edecektim. Durumu anlattım, özür diledim ve mümkünse bir yere bırakmasını, ben döndüğüm zaman alacağımı söyledim. Ne kadar üzülmüştüm ama yapabileceğim de birşey yoktu.
Birkaç gün sonra dönmüştüm. Hemen aklıma üzüm geldi. Gidip almalıydım. Tarif ettiği yeri buldum, selam verdim yine bir terzi idi o dükkanın sahibi. Gömlek dikiyordu. Şaşırdım? Bu zamanda hala gömlek diktiren insanlar var mıydı? Yok olamaz biliyordum. Sordum hemen, oluyor geri dönüş başladı ama yoğun olarak aşçı elbiseleri diktiğini söyledi. Sivaslıymış. Biraz sordum, nasıl çırak bulabiliyor musun dedim. Yalnızdı zaten. Ortada çırak filan görünmüyordu. Birkaç masa vardı makinalar vardı ama çırak filan yoktu.
Ne gezer, gelen hemen sigorta ve maaş soruyor. Kimse meslek sahibi olmak için gelmiyor ki diye dert yandı. Deşeledim biraz, hatta onlarda haklı ne yapsınlar artık bu meslekler para kazandırmıyor ki, topçu ve popçular çok para kazanıyor, çocuklar o işleri istiyorlar deyince, yarasını deştim sanki.
Başladı anlatmaya eskilerden, kendi çıraklığından ve nasıl bu işi zevkle yapıp, halen geçimini sağladığından kesitler sundu bana. Belli ki konuşacak birine ihtiyacı da vardı. Benim de vardı aslında. Üzümü almak sanki bahane olmuştu. En kötüsü konuşacak bir adam olmazsa şair ve yazarların oturduğu kültürevine gider, orada çayımı içip sohbet ederdim.
Ama Ahmet bey hem çay ikram etti hem de yarım saatten fazla sohbet ettik.
Terziler de diğer artık eski kıymeti kalmayan meslek sahipleri gibi dertliydi. Ama şükür diyordu, geçimizi sağlıyoruz, çırak bulamasak da, yine de halimden memmunum diye ekliyordu.
Teşekkür edip oradan ayrıldım. Cumartesi tatil günü idi ama SKG da yapılandırma için son günlerdi. Benim de yapılandırmam gereken biraz prim borcu takıntım vardı. Gelmişken kalabalık az ise onu da halledeyim diye kuruma yöneldim. Aslında canım biraz da hava güzelken yürümek istiyordu.
Yürüdükçe rahatlıyor, bazı sıkıntıları unutuyordu insan.
Üzüm bahane olmuştu, Terzi de sohbet de şahane..


... dəfə oxunub
Qiymət verilməyib...
[qiymət ver ]
Şərh yaz
10+4=
Hesaba giriş
Müəllif

sabit ince
Haqqında
Sondakika Gazetesi'de Yazar, şair/yazar/yayıncı'da Editor ve HALK ŞAİRLİĞİ'de Bağlama-Solist halk ozanı Geçmiş: Nevşehir ve Önce Vatan Gazetesi İşini düzenle Marmara Üniversitesi'de İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi okudu Geçmiş: kayseri ticaret meslek lisesi Kayseri'de yaşıyor Memleketi Gerce, Nevşehir, Turkey
Əlaqə
Tel.:
00905367971050
E-mail:
sabit.ince@hotmail.com
Sosial şəbəkə:
Facebook
Twitter
YouTube-da izlə
Facebook
0.0345 saniye